BASIN AÇIKLAMASI
(03.12.2007)
TEKEL’İN PAZAR PAYINI KAPMA HESAPLARI VE ÜLKEMİZE KAYBETTİRECEKLERİ !
TEKEL’in sigara biriminin özelleştirilmesine ilişkin ihale sürecinin 26 Ekim 2007 tarihinde başlamasıyla birlikte, mevcut pazar payını bir şekilde ele geçirmek isteyen sözde yerli alıcılar ve yabancı sigara baronlarının bir bir ortaya çıkmaya başladıklarına şahit olmaktayız. Basında yer alan açıklamalara göre, 2008’in ilk aylarında gerçekleştirilecek ihalede oluşacak rakam, -JTI’nın 2003 yılında teklif ettiği 1,15 milyar doların üzerinde- 1,5 milyar dolar civarındadır. Dolar kuru göz önüne alındığında, o gün verilen fiyatla bu gün konuşulan fiyat arasında fark olmadığı ortadadır. Gelişmelerden net olarak anlaşılmaktadır ki, yerli olsun yabancı olsun tüm şirketler TEKEL’in pazar payından “bize ne düşer”in hesabını yapmaktadırlar.
Sözde yerli alıcılar ve özelleştirmeler,
Türkiye’de yapılan pek çok özelleştirmede, sözde yerli alıcılar çok uygun koşullarda devlet desteğiyle aldıkları kuruluşları kısa süre sonra 2-3 katı fiyatına yabancılara satmaktadırlar. Buna, TEKEL’in alkollü içki birimi, Sümerbank, Petrol Ofisi örnek olarak gösterilebilir.
Petrol Ofisi’ni 1,25 milyar dolara satın alan yerli konsorsiyumun, şirketi aldıktan sonra kendine ait zarar eden şirketle birleştirdiği, bu durumun Devlet’in her yıl 150 milyon YTL vergi kaybına sebep olduğu ve sonuçta birikmiş KDV borçları ödenmeyen milli kuruluşu yabancılara 5 milyar dolara sattığı bilinmektedir.
TEKEL’in alkol birimi de 2004 yılında 2 yılı ödemesiz 7 yıl vadeli 230 milyon dolarlık kredi kullanılarak 292 milyon dolara Nurol-Özaltın-Limak-Tütsab konsorsiyumu tarafından satın alınmıştır. Çok değil 2 yıl sonra, bu ortak girişim grubu tarafından kurulan MEY İçki’nin yüzde 90’ı 810 milyon dolara özel yatırım şirketi Pacific Group’a peşin olarak satılmıştır.
Yabancı alıcıların ulaşmak istedikleri esas nokta,
Dünya’da hemen hemen bütün ülkelerde sigara endüstrileri yasal veya yasal olmayan tekellerin elindedir. Bu durum, katma değeri ve kar marjı çok yüksek olan tütün ve tütün mamulleri sektörünün önemli ve ayırt edici bir özelliğidir. Son yıllarda çokuluslu sigara şirketlerinin başta devlet tekelleri olmak üzere, bazı küçük ölçekli sigara şirketlerini de satın alarak tröstleştikleri görülmektedir. 1992 yılından bu yana Türkiye’de yatırım yapan çokuluslu sigara şirketlerinin birkaç yıl içinde gerçekleştirdikleri net satış rakamları, bugüne kadar yaptıkları toplam yatırım masraflarının kat kat üstünde gerçekleşmektedir. Kısaca, toplam yatırım giderlerini bir iki yılda karşılayabilecek satış gelirlerine ulaştıkları aşikardır. Aslında, bu şirketlerin üretim kapasitelerini artırmalarına, yerli veya yabancı şirketlerin yeni sigara fabrikaları kurmalarına mevzuatta hiçbir engel yoktur. Böyle bir imkan varken, bu imkanı kullanmayan şirketlerin esas amacı, TEKEL’in mevcut pazar payını ele geçirerek iç piyasaya tamamen blended sigaraların hakim olmasını sağlamak ve tütün ve tütün mamulleri piyasasında mutlak egemen olmaktır.
TEKEL Sigara Fabrikaları, devlete yük olmayan aksine kar eden ve istihdam yaratan kuruluşlardır. Bu kuruluşların özelleştirilmesi, ekonomiye ayrıca bir katkı sağlamayacaktır. Özelleştirmeden doğacak en önemli mali sonuç, özelleştirilecek fabrikalarda üretilecek sigaraların satışından sağlanacak karın tamamının yurtiçinde kalması yerine, çokuluslu ortaklar tarafından yurtdışına transfer edilecek olmasıdır. Örneğin, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasının (İSMMMO), “Türkiye’deki Yabancı-Kar Transferleri” başlıklı Raporu’na göre, 1990- 2002 döneminde yabancı yatırımcıların Türkiye’de yaptıkları kar transferlerinin toplamı 3,1 milyar dolar iken, 2003 yılından bu yılın ilk 8 ayına kadar geçen dönemde kar transferi toplamı 5,15 milyar dolara ulaşmıştır. Rapor’da, son 3,5 yılda yapılan kar transferleri toplamının, geçmiş 12 yılda yapılanın yüzde 60 daha üzerinde gerçekleştiği, henüz küçük boyutlarda görünen kar transferlerinin, yabancıların yeniden yapılanma ve organizasyon yatırımlarının tamamlanmasıyla daha da artacağı, durumun Türkiye açısından daha da sıkıntılı bir noktaya gideceği vurgulanmıştır.
Devletin TEKEL’in sigara fabrikalarından sağladığı karı, çokuluslu şirketlere terk etmesi ya da onlarla bölüşmesi için haklı sayılabilecek bir neden yoktur. Kaldı ki, TEKEL’in sigara ve yaprak tütün birimlerinin özelleştirilmesi, tütün ve tütün mamulleri piyasasında doğrudan belirleyici olacağından, muhtemel özelleştirme sonucunda tütün üreticisinden tütün mamulleri tüketicisine, toplum sağlığından ülke ekonomisine kadar geniş ve olumsuz bir etkilenmenin olacağı mutlaktır.
Devletin vergi kaybı ve kayıtdışılık,
TEKEL’in alkollü içkiler biriminin özelleştirilmesi sonucu, bu sektörde yüksek oranlarda kayıtdışı ve vergi kaybı olmuştur. Aynı kayıtdışılık ve vergi kaybı, TEKEL’in sigara fabrikalarının özelleştirilmesi halinde tütün ve tütün mamulleri sektöründe de yaşanacaktır.
Ülke tütüncülüğünü ve tütüncüsünü bekleyen tehlikeler,
Yaklaşık 400 yıldır topraklarımızda Anadolu insanının alınteri ve emeğiyle sabırla işlenerek üretilen Türk tütünü, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah edici özellikleri ile dünya piyasalarında marka olmuş ve “özel ürün” konumuna ulaşmıştır. Yıllardır 100.000 tonun üzerinde gerçekleşen ihracatımız dikkate alındığında Türkiye, Şark tipi (Oriental) tütün ihracatında Dünya birinciliğini tartışmasız sürdürmektedir. 2006 yılı rakamlarıyla 500 milyon doları bulan tütün ihracatımızda TEKEL’in ve tütün üreticilerimizin önemli bir katkısı vardır. TEKEL’in sigara fabrikalarının özelleştirilmesi sonucunda yurtiçi tüketimi asgari miktarlara düşecek olan Türk tütününe karşılık, Virginia ve Burley tütünlerinin ithalatı giderek artacaktır. 2006 yılı sonu itibarıyla, 70 milyon kilogram tütün karşılığında 250 milyon dolarlık tütün ithalatı yapan Türkiye, bu gelişmelerin sonucunda, dış ticarette maalesef net ithalatçı durumuna gerileyecektir. Kaldı ki, Türkiye’de tütün üretimi 2006 ürününde 1962 yılından bu yana ilk defa 100.000 tonun altında 98.000 ton olarak gerçekleşmiştir. 2007 ürününün de 100.000 tonun altında kalacağı tahmin edilmektedir. Bu miktar, ülkenin iç tüketim ve dış satım kapasitesi dikkate alındığında ihtiyacın altında bir rakamdır.
4733 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu geçen 5 yıllık süre zarfında yüzde 47 oranında azalarak 205.000 civarına inen tütün üreticisi sayısı ve yüzde 38,5 oranında azalan üretim miktarı, ülke tütüncülüğünün bir yokoluş sürecine girdiğinin bariz göstergesidir. Bir tütün üreticisinin 2006 ürünü itibarıyla ortalama yıllık geliri 2.309 YTL olup, bu gelir aylık olarak 192,4 YTL’ye karşılık gelmektedir. TÜRK-İŞ tarafından yapılan hesaplamalara göre, Kasım 2007 ayı itibarıyla 4 kişilik ailenin açlık sınırı 697,16 YTL’dir.
Türk tütünü, fakir toprakların bir ürünüdür. Bugüne kadar yapılan bütün çalışmalarda aynı arazilerde üreticilerin hayatlarını sürdürebileceği gelir sağlayabilecek alternatif bir ürün veya ekonomik faaliyet konusu bulunamamıştır. Üreticiler, bu arazilerde ürettikleri tütüne mahkum durumdadırlar.
Sigara birimi özelleştirilmiş bir TEKEL’in yaprak tütün biriminin de ayakta kalabilme imkânı yoktur. Yeniden yasal bir düzenleme ve yapılanma gerçekleştirilmediği takdirde yaprak tütün biriminin birkaç yıl içinde tasfiyesi kaçınılmazdır. 2008 yılında TEKEL’in sigara biriminin özelleştirilmesinin yanısıra TEKEL’in tütün alımlarından da çekilmesi halinde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde sosyo-ekonomik ve siyasi problemlerin artması muhtemeldir.
Aslında, küresel ısınmanın ve kuraklığın gündemde olduğu şu günlerde, suya çok az ihtiyaç duyan mucizevi bir sanayi bitkisi olan tütünden vazgeçmek yerine, bu üründen ülke olarak nasıl daha fazla fayda sağlarızı tartışıyor olmayı yeğlerdik. Ayrıca, üretildiği kıraç ve yamaç arazilerde erozyona engel olan tütünden vazgeçmek, son yıllarda daha da fazla Şark tipi (Oriental) tütün üretmeye başlayan Çin, Hindistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, İran, Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkelere yakın gelecekte pazarın kaptırılması anlamına gelmektedir.
Toplum sağlığı açısından TEKEL,
TEKEL, pazar kaybetme pahasına da olsa çokuluslu sigara şirketlerinin riayet etmediği kanuni gerekleri yıllardır “dürüst üretici ve satıcı” titizliği ile yerine getirmektedir. Sektörde bir kamu kuruluşu olarak TEKEL’in varlığını sürdürmesi, tütün mamulleri tüketicileri ve toplum sağlığı açısından da önem taşımaktadır. Her geçen yıl Avrupa ve Amerika’da satışları azalan çokuluslu sigara şirketleri, ülkemize gelince kanunları ve kurumları yok sayarak yasadışı reklam ve promosyon çalışmalarını pervasızca sürdürmektedirler. Yasadışılığın yanında etik olmayan ticari tavrın esas amacı, TEKEL’in piyasa payının iç edilmesi, gelişmiş ülkelerde kaybedilen pazar paylarının insanımızın akciğerlerinin kullanılarak telafi edilmesidir.
Görülüyor ki, TEKEL’i savunmak bir yönüyle insanımızın sağlığını da savunmaktır.
Sonuç olarak,
Hükümet edenlerin TEKEL Sigara Fabrikalarını özelleştirmeleri halinde tütün ve tütün mamulleri piyasasının mutlak hakimi çokuluslu yabancı şirketler olacak, tütünden ekmeğini kazanan milyonlarca örgütsüz ve savunmasız tütün üreticisi büyük kentlerde işsiz ve yoksulların arasına karışacak ve sektör çalışanları ciddi mağduriyet yaşayacaktır.
TEKEL’in sigara biriminin özelleştirilmesinin ülkeye ve topluma faydası yoktur ve olmayacaktır, bu gerçeği ülkeyi yönetenlere bir kez daha hatırlatmayı, ülkemize ve Türk tütüncülüğüne karşı görev sayıyoruz.
TÜTÜN EKSPERLERİ DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU