KAMUOYUNA
18.07.2007
GEÇİMİNİ TÜTÜNDEN TEMİN EDEN MİLYONLAR OLARAK
TALEBİMİZ VAR
Tütün, kıraç topraklarda susuz ve gübresiz üretilen, fakir insanların umut ürünüdür. 400 yıl önce bu topraklara atılan tohum, bu gün tüm dünyada TÜRK TÜTÜNÜ olarak anılmaktadır. Türk Tütünü, Anadolu çiftçisinin elinde sabırla işlenmiş, nefaseti, kokusu ve harmanları ıslah eden özellikleri ile dünya piyasalarında en aranan türüdür. Yine bu nedenle her yıl 500 milyon dolarlık Türk tütünü ihraç edilir.
Ancak, milyonların geçimini temin ettiği, dünyada söz sahibi olduğumuz tütünümüz, yıllardır şöhretine uygun politikalarla yönetilememiş, önce ekonomiye yük olarak gösterilmiş sonra da IMF politikaları ile yok olma noktasına getirilmiştir.
2002 yılında çıkarılan tütün yasası ile dayatılan sözleşmeli üretim modeli, tütün üreticisini çok uluslu şirketlerin “amelesi” durumuna getirmiştir. Çiftçi lehine olan açık artırmalı satış yöntemi yasada yer almasına rağmen hiçbir zaman uygulamaya konulmamıştır.
Sözleşmeli üretim uygulaması şirketlerin karlarına kar katarken, çiftçilere hiçbir kazanç getirmemekte, aksine daha fazla çalışması istenmektedir.
Başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş Batı ülkeleri, kendi topraklarında üretilen tütünler için tütün bedelini de aşan oranlarda ekonomik destek sağlarken (Örneğin; komşumuz Yunanistan’da kilo başına verilen prim 7 YTL’ye kadar çıkmaktadır.) yeni yasa ile ülkemizde tütüne destek kaldırılmıştır. Türk tütüncüsü kendi kaderiyle baş başa bırakılmıştır.
Tütüne verilen fiyatlar üretim maliyetlerini karşılamaktan uzaktır. Bir yıl emek harcayıp 1 ton tütün üreten bir aile, ortalama 5,5 YTL/kg fiyattan 5.500 YTL brüt gelir elde etmektedir. Tarla kirası, toprak işleme, ilaçlama, nakliye, işçilik ve daha pek çok gider hesaplandığında tütün üreticisinin yıllık kazancı aile olarak 1.000 YTL’nin de altına inmektedir.
Bu gelir düzeyi ile bir ailenin yaşama şansı yoktur ve çanlar artık Türk Tütünü için çalmaya başlamıştır. 2006 yılında Türkiye tütün üretimi 1962’den bu yana ilk kez 100 bin ton’un altına inmiştir. Aynı yıl içerisinde ihraç edilen tütün miktarı ise 128 bin ton’dur. Bu rakamların işaret ettiği tek gerçek şudur; sürdürülebilir üretim ve ihraç politikaları için mutlak suretle tütün sektöründe TEKEL gibi devletin müdahil olduğu bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Zira görünen o ki; TÜRK ÇİFTÇİSİ TÜTÜN ÜRETİMİNDEN VAZGEÇMEKTE; DÜNYACA ÜNLÜ, MARKA ÜRÜNÜMÜZ TÜTÜN, TOPRAKLARIMIZI TERK ETMEKTEDİR.
Unutulmamalıdır ki; tütün üretimini bırakacağımız arazilerde üretilecek alternatif bir ürün yoktur. Bu toprakların işlenmemesi erozyona neden olacak, ülkemizin yeniden yaratılamayan en önemli kaynağı, tarım dışına sürüklenecektir. Ayrıca her biri 20-30 milyon $ değerinde olan ve sayıları 10’u bulan tütün işleme tesisleri atıl ve işlevsiz kalacak, buralarda çalışan işçiler, emekçiler işsizler ordusuna katılacaktır.
Bankaların ve şirketlerin kurtarılması için milyarlarca doların harcanmasına alkış tutan bir avuç piyasacı ekonomistin sesine kulak veren iktidarlar tütün üreticisinin, sektörde çalışan işçinin, mühendisin kısaca alın terini ekmeğe dönüştüren milyonların sesini duymak zorundadır.
Sektöre karşı bu ilgisizliğin devamı halinde gelecek yıllarda bu ihracat yapılamayacak, net ithalatçı durumuna gelinecektir. Bir yandan dış ticaret açığı kapatılmalı derken diğer yandan açığı büyüten politikaların izlenmesini anlamak mümkün değildir.
Yurdun dört bir yöresindeki yatırımları ile kırsal alanların tek sanayi kuruluşu olarak yıllarca Anadolu insanının zenginleşmesine, toplumun çağdaş uygarlık yönünde ilerlemesine katkıda bulunmuş TEKEL parça parça yok edilmektedir. Sayısız kez kurumlar vergisi rekortmenleri arasında yer almış, 50 binden fazla işçi çalıştırmış, aileleri ile birlikte milyonları aşan tütün üreticisinin sigortası, umudu, zor günlerinin dostu olan TEKEL özelleştirme kapsamında her gün biraz daha eritilmektedir.
TEKEL, özelleştirme kapsamında eli kolu bağlı tutulup, yatırımları engellenirken çok uluslu şirketler 12 milyar dolarlık piyasanın %62 sine sahip olmuşlardır. Ortada kalan %38’lik TEKEL payı sigara tröstlerinin iştahını kabartmaya devam etmektedir. Ancak izlenen politikalar bu payın da bedelsiz olarak yabancı sigara şirketlerinin eline geçeceğini göstermektedir.
Oysa az gelişmiş yörelerimizdeki fabrikalarının yarattığı istihdam ve ekonomik canlılıkla; satın aldığı tütünleri ile tütüncümüze sağladığı yaşam güvencesi ile; kamuya aktardığı kaynaklarıyla; sektördeki yabancılaşmamış, tek ulusal üretici konumuyla; en önemlisi toplumumuzun sağlığını hiçe sayan pazarlama politikalarına rağbet etmeyen, sorumlu üretici sıfatıyla; TEKEL’i değil özelleştirmek, güçlendirerek ayakta tutmak, izlenecek en akılcı ve toplumsal çıkarlarımıza en uygun politika olacaktır. Bu gerçekler ışığında;
BİZ TÜTÜNCÜLER; ÜRETİCİ, İŞÇİ, MÜHENDİS,
KISACA TÜM SEKTÖR ÇALIŞANLARI,
ÜRETEN BİZ, KAZANAN ÜLKEMİZ OLMASI İÇİN!
SİYASİ PARTİLERİMİZDEM;
· TEKEL sigara fabrikalarının özelleştirilmeyeceğini,
· TEKEL’in politik etkilerden uzak, özerk bir kuruluş olarak yeniden yapılandırılacağını,
· Fabrikalardaki işçi, memur tüm emekçilere onurlu bir yaşam sürdürme imkânı tanıyacağını,
· Tütün üreticisine destek olacağını, yabancı şirketlerin çıkarlarına teslim etmeyeceğini,
· Sözleşmeli üretimin bugünkü haline son vereceğini, çiftçi lehine olmak üzere eksik ayakları tamamlayacağını,
· İhtiyaç duyulan tütün çeşitlerinin planlı üretiminin sürdürüleceğini,
· Üreticinin örgütlenmesi önündeki engelleri kaldırıp, destek olacağını,
· Piyasadaki sahte ve kaçak sigara ile mücadele edeceğini,
· Sigaraya başlama yaşını 9-10’a kadar indiren yabancı sigara şirketlerinin yasaya aykırı ve pervasız reklam ve tanıtım faaliyetlerine dur diyeceğini,
· 4733 sayılı Kanunun Türk tütün üreticisini ve sektör çalışanını gözeten bir anlayışla yeniden ele alınacağını,
· Sektörde vergi düzenlemelerinin Türk tütüncülüğü lehine yapılacağını,
halka net olarak açıklamalarını talep ediyor ve bu açıklamaların da takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.
TÜTÜN EKSPERLERİ DERNEĞİ
TEK GIDA-İŞ SENDİKASI